(Dilerseniz bu yazıyı aşağıda podcast formatında dinleyebilirsiniz.)
The Winner’s Curse: Behavioral Economics Anomalies, Then and Now
Uzun ve sağlıklı yaşamak için ölçülü bir diyet çok önemlidir. Akşam kendinize yarından itibaren daha sağlıklı besleneceğinize söz verirsiniz, hatta bir diyet planı bile yaparsınız. Ama ertesi gün öğle yemeğinde, o çikolatalı pastanın ya da fast food menüsünün cazibesine kapılıp tüm kararlarınızı bir kenara bırakırsınız. Akşam söz veren kişi ile öğlen pastayı yiyen kişi aynı mıdır? Hangisi gerçek “siz”siniz? Geleneksel iktisat teorisine göre insanlar tutarlı tercihler yapar ve bu tercihlere göre rasyonel kararlar alır. Oysa gerçek hayat, bu basit varsayımı sürekli yalanlar.
Neoliberalizmin tapınağı addedilebilecek Chicago Üniversitesi’nin Stigler Merkezi, bu defa iktisadi düşüncenin kadim temellerini sarsan bir ismi ağırladı. Nobel İktisat ödülü sahibi Richard Thaler, Capitalisn’t adlı podcast’in sunucuları, yazar ve gazeteci Bethany McLean ile iktisat profesörü Luigi Zingales‘in konuğu olarak, iktisat yazınının yeni parlayan yıldızlarından Alex Imas ile birlikte güncelleyip yeniden yayımladığı eseri The Winner’s Curse: Behavioral Economics Anomalies, Then and Now‘ı ve davranışsal iktisat disiplinine dair düşüncelerini masaya yatırdı.

Thaler’ın otuz yılı aşkın bir süre önce kaleme aldığı ve iktisat biliminin temel varsayımlarına başkaldırı niteliği taşıyan makalelerinden oluşan The Winner’s Curse, insanoğlunun “bencil, rasyonel optimizasyoncu” olduğu fikrine set çekmişti. Yeni baskı, bu çığır açan eserin ruhunu koruyarak, her bölümü orijinal bir anomali ile başlatıyor. Ardından, aradan geçen otuz yılın ışığında, bu bulguların ne denli zamana dirençli olduğunu ve davranışsal iktisat alanının nasıl serpilip geliştiğini sorguluyor.
Kitabın merkezindeki temel sorular, insan doğasının iktisadi akıl yürütmeye nefes aldırdığı yerleri işaret ediyor:
- İnsanlar, herhangi bir bariz teşvik olmamasına rağmen neden iş birliği yaparlar?
- Neden az değerli addedilebilecek mallara dahi sıkı sıkıya tutunuruz?
- Bir müzayedenin galibi neden çoğu zaman hayal kırıklığı yaşar (Winner’s Curse – Galibin Laneti)?

Bu anomaliler, Thaler ve Imas’ın belirttiği gibi, hemen hemen her alanda kendini gösteriyor. Bireylerin emeklilik için tasarruf etme kararlarında ve ödenmemiş kredi kartı borçlarında bu “anomaliler” su yüzüne çıkıyor. Hatta alanındaki uzmanlar bile karar verirken daima en uygun kararı veremiyor.
Stigler’de Neler Konuşuldu?
Nobel ödüllü ekonomist Richard Thaler, geleneksel iktisat modellerinin neden sürekli gerçek hayat sınavında başarısız olduğunu açıklıyor: Bu modeller, varsayımlarını kusursuz rasyonel ekonomik aktörler üzerine kuruyor. Oysa biz insanlar, her zaman mantıkla hareket etmiyoruz; kararlarımızda çoğu zaman duygularımız ve insani zaaflarımız rol oynuyor.
Thaler ve meslektaşları, II. Dünya Savaşı sonrası matematikselleşerek karmaşıklaşan standart neoklasik modelleri eleştiriyor. Thaler’a göre, iktisat literatürüne egemen olan bu modeller, gerçek insanların çözemeyeceği kadar karmaşık optimizasyon problemlerini çözebilen, aşırı zeki aktörleri resmediyor.
Geleneksel iktisatçılar, biçimsel modellerde kolaylık sağlamak adına, ünlü ekonomist Milton Friedman’ın popülerleştirdiği bir yaklaşımla, insanların faydayı maksimize eder “gibi” davrandığına inanarak “optimize eden aktör” varsayımını benimsemiştir.
İnsan Olmanın Getirdikleri
Thaler ise bu yaklaşıma karşı çıkarak, insanların “mantıksız” değil, ama sadece “insan” olduğunu vurguluyor. İnsanlar, gerçek hayatta optimum olandan sapan kararlar alırlar (örneğin emeklilik birikimi gibi karmaşık bir görevde). Bu sapmaların ardında ise öz denetim sorunları, aşırı özgüven, adalet duygusunun etkisi gibi insani unsurlar yatıyor Thaler’a göre.
Bu insani öğelerin iktisat yazınında kabul görmesi, ancak bireysel verilerin daha yaygın elde edilmesiyle mümkün oldu. Erken dönem modeller, çürütülecek veri azlığı nedeniyle teorik üstünlüğe ve insanın rasyonel olduğu varsayımına odaklanıyordu. Ancak “yaygın ve birinci derecede önemli” olduğu kanıtlanan davranışsal anormalliklere dair veriler, iktisat bilimini değişime zorladı.
Thaler’ın bu çalışmaları, insan davranışını “karmaşık, duygusal ve genellikle mantıksız” olarak kabul ederek piyasaları ve politikayı şekillendirdiğini öne süren davranışsal iktisat alanını başlattı. Bu alanın amacı, arz ve talep gibi temel ilkelerin yerini almak değil; teorileri, gerçek insanların davranışlarını dahil ederek zenginleştirmektir. Neoklasik modelin yerine geçecek tek bir “büyük teori” beklenmediği için, davranışsal iktisat şu an için standart modellerden sapmaları (adalet teorileri, kayıptan kaçınma gibi) anlamaya odaklanmıştır.
Thaler, iyi bir seçeneği varsayılan (otomatik) tercih haline getiren sistemleri savunur. Örneğin, bireysel emeklilik planlarına otomatik kayıt uygulamasının başarısı, insanların çoğu zaman iyi fırsatlara bile kaydolmayı erteleme eğilimi göstermesinden kaynaklanır.
İronik bir şekilde, davranışsal iktisat ilkeleri (varsayılanın gücü gibi), akademik çevrelerden veya yavaş hareket eden hükümet kurumlarından daha hızlı ve agresif bir şekilde Büyük Teknoloji şirketleri ve işletmeler tarafından benimsenmektedir. Bu şirketler, insan davranışının zayıf noktalarını kullanarak tüketicileri yönlendirme konusunda çok daha hızlı hareket etmektedir.
Thaler, kültürel farklılıklar olsa bile, aşırı özgüven, kayıptan kaçınma ve zihinsel muhasebe gibi temel davranışsal kavramların “ilk yaklaşıma göre” tüm kültürlerde geçerli olduğunu düşünüyor, zira “hepimiz insanız.”
Son olarak, kapitalizm hakkında “tüm sorunların en kötüsü ama diğer alternatiflerden daha iyi” diyerek kapitalizm yanlısı olduğunu belirtiyor. İnsanların şikâyet ettiği şeyin genellikle kapitalizmin kendisi değil, gelir dağılımı ve genellikle iki partili olup yerleşik şirketleri koruyan yaygın sludge (aşırı düzenlemeler ve bürokrasi yığını) olduğunu öne sürüyor.
Sonuç Yerine
Davranışsal iktisat, neoklasik modelleri tamamen yıkmayı değil, tam tersine, onları gerçek insan davranışlarını dahil ederek zenginleştirmeyi amaçlıyor. Artan veri imkanlarıyla kanıtlanan bu davranışsal anormallikler, artık iktisat biliminin görmezden gelemeyeceği birinci derecede önemli bulgular.
Thaler’ın çalışmaları, iktisat bilimini idealize edilmiş varsayımların dünyasından çıkarıp karmaşık, duygusal ve kültürel temelleri olan insan doğasının gerçekliğine geri getiriyor. Thaler, kapitalizmi eleştirse de diğer alternatiflerden daha iyi olduğu fikriyle desteklemekte ve asıl sorunun gelir dağılımı ile bürokratik “sludge” olduğunu belirterek, iktisadi sorunlara insan odaklı ve pratik çözümler sunma yolunda bir köprü görevi görmektedir.
Kitabın güncellenmiş versiyonunda, orijinal bulgulara eklenen son otuz yılın araştırmaları, bu anomalilerin zamana dirençli olduğunu ve sadece laboratuvar ortamında değil, gerçek dünyada da geçerli olduğunu gösteriyor. Şirket satın almalarından sağlık sigortası seçimlerine kadar, insan kararlarının sistematik sapmalarını anlamamız, daha iyi politikalar ve daha adil ekonomik sistemler tasarlamamız için kritik öneme sahip.
Bu vesileyle, Thaler ve Imas’ın kitabını davranışsal iktisadı anlamak isteyen herkese tavsiye ederiz. Akşam diyet planı yapan benliğiniz, bu kitabı okumayı da planlayabilir. Umarız öğle vakti pastanın yanından geçen benliğiniz de bu plana sadık kalır.