İçeriğe geç

Tarafından getirildi

logo

Rekabet ve Regülasyon

En yeni haberler, değişiklikler, kararlar, değerlendirmeler…

open menu close menu

Rekabet ve Regülasyon

  • Anasayfa
  • Hakkımızda

Elektrik Üretiminde Saatlik Güç Aşımına İlişkin Hesap Bağdat’tan Dönecek Mi?

Yazar Şahin Ardıyok and Ilker Fatih Kıl
11 Ocak 2022
  • Enerji
Share on Facebook Share on Twitter Share via email Share on LinkedIn

Dünyanın her yerinde enerji arz güvenliğini sağlanması, iklim değişikliği ile mücadele gibi son derece önemli sebeplerle; yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi teşvik edilmektedir. Ülkemizde de yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin teşviki için 2005 yılında yasal düzenleme yapılarak Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (“YEKDEM”) adı verilen teşvik sistemi kurulmuş ancak sitemin piyasada arzı tetiklemesi 2010 yılı sonlarında yapılan değişiklikle belirli kaynaklardan elektrik üretimine devletin 10 yıl için dolar üzerinden sabit fiyatla alım garantisi vermesi ve takip eden yıllarda döviz kurunun artmasıyla olmuştur[1].

Bahse konu teşvikler ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarının toplan kurulu güç içinde payını %48’lere çıkarmıştır[2]. Aslında, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini teşvik ederken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan bir tanesi de verilen teşviklerin piyasadaki rekabetçi yapıyı bozmamasıdır. Nitekim geçtiğimiz günlerde Hırvatistan konuyla ilgili yeni teşvik sistemini onaylarken Avrupa Komisyonu’nun rekabet politikalarından sorumlu başkan yardımcısı Vestager de bu hususu vurguladı[3]. 

Ancak, ülkemizde döviz kurunun ciddi oranda artış göstermesi maalesef döviz üzerinden verilen alım garantilerinin yarattığı YEKDEM maliyetlerini tartışmalı hale getirdi. Bunun sonucu olarak enerji bürokrasisi pratikte; bağlantı kapasitelerinin ilan edilmemesi, kapasite artışlarının YEKDEM’e dahil edilmesini engelleyecek düzenlemeler yapılması, işlem maliyetlerinin arttırılması gibi uygulamalarla YEKDEM’e dahil olabilecek elektrik üretiminin sınırlandırılmaya çalıştı. Bu uygulamalar nedeniyle de, elektrik piyasasının önemli aktörleri olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (“EPDK”), Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (“TEİAŞ”) ve dağıtım şirketlerine karşı birçok dava açıldı ve konuyla ilgili önemli hukuki ihtilaflar ortaya çıktı.

Bu hukuki ihtilaflardan bir tanesi ve belki de en ilginci de son aylarda EPDK’nın, lisanslı üretim tesislerinin lisanslarında kayıtlı ve geçici kabulü yapılmış kurulu güç (elektriksel) ile saatlik olarak gerçekleştirilebilecek azami üretim miktarının aşılarak mevzuata aykırı şekilde fazladan gelir elde edildiği iddiasıyla YEKDEM kapsamında yer almış onlarca elektrik üretim şirketine soruşturma açarak idari yaptırım uygulaması ve fazladan elde edildiğini ileri sürdüğü miktarın faiziyle birlikte Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (“EPİAŞ”) tarafından tahsil edilmesine ilişkin vermiş olduğu kararlardır.

Konunun teknik analizini yargısal süreçlerde üretilecek hukuki araçlara bırakmak gerekse de meseleyi doğru bir perspektiften ele almak son derece elzem ve muhtelif hak kayıpları yaşamamak için ilk şart. Bunun için ilk yapılması gerekenlerde birisi elektrik piyasasındaki işlemlerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması ki, mevzu enerji hukuku olduğunda bu her zaman çok kolay olmayabiliyor. Zira idare hukukundan borçlar hukukuna, regülasyon hukukundan rekabet hukukuna ve hatta hukuk dışında iktisat ve yeri geldiğinde temel mühendislik bilgilerine dayanan ciddi bir bilgi altyapısına ve sektör deneyimine ihtiyaç duyuluyor. Kripton gezegeninden gelen avukatlar olmadıkça bu ihtiyaç ancak farklı nitelikleri haiz üyelerin oluşturacağı takımlar/ekipler tarafından karşılanabilir.

Meseleyi ele almaya, eskiden bağımsız idari otoriteler olarak da isimlendirilen sektörel düzenleyici kurumların temel görevine ve varlık nedenine değinmekle başlamak en güzeli. Elektrik piyasasının düzenlenmesinde olduğu üzere doğal tekellerin regülasyonunda sektörel düzenleyici kurumun pozisyonunun her ne kadar kendisi de kamu tüzel kişiliğini haiz olsa da piyasadaki en temel aktörler olan devlet, şirket ve tüketici üçgeninde hepsine eşit mesafede olması ve bunların menfaatlerini hakkaniyete uygun bir şekilde dengelemeye çalışması gerekmektedir. Zira, modern devletlerde bu üç aktörün hiçbirisinin diğerine üstünlüğü yoktur, bilhassa yargı karşısında! Halbuki, ülkemiz deneyimi göz önüne alındığında EPDK’nın faaliyetlerinin kolluk faaliyetlerine gereğinden fazla yakınsadığı görülmekte.

Öte yandan, lisanslı üretim tesislerinin lisanslarında kayıtlı ve geçici kabulü yapılmış kurulu güç (elektriksel) ile saatlik olarak gerçekleştirilebilecek azami üretim miktarının aşılarak mevzuata aykırı şekilde fazladan gelir elde edilmiş olması iddiası kendi içinde çelişkiler içermektedir. Her şeyden önce, gelinen noktada üretim yapılması için teşvik verilen yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin kısıtlanması gibi bir sonuç söz konusu olmaktadır ki, yasa koyucunun yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimini teşvik kanunu ile yapmak istediğinin bu olmadığı çok açıktır. Teknik geçerli gerekçeler olmaksızın ülkemizdeki yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin kurulu gücün atıl kalmasına yol açan bu ve benzeri uygulamaların ciddi verimsizliklere yol açtığını ve yatırımcılar tarafından algılanan regülasyon risklerini çok arttırdığını belirtmeye gerek dahi görmüyoruz. Unutmamak gerekir ki, uygun yatırım ortamı için öngörülebilir bir hukuki rejimin tesis edilmesi olmazsa olmaz koşulların başında gelmektedir!

Konuya EPDK’nın yaklaşımı esasen 2001 yılında yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Kanunu ile öngörülen piyasa tasarımı ile de çelişmekte ve sanki elektrik üreticileri ile devlet arasındaki ilişki 90 yıllardaki elektrik üreticilerinde olduğu üzere imtiyaz ilişkisi varmış gibi yaklaşıldığı intibaı uyandırmaktadır. Oysa, 2001 sonrası kurulan piyasa tasarımda elektrik üreticilerinin lisanslarının hukuki niteliğinin “ruhsat” olduğu doktrinde kabul edilmektedir. Buna göre, üretim tesisleri usulüne uygun olarak kurulduktan ve gerekli sistem bağlantı ve kullanım anlaşmalarını imzaladıktan sonra şebeke işletim kurallarına uygun olmak kaydıyla ticari kararlarına göre üretebilecekleri maksimum kapasiteyi üretmeleri gerekmektedir. Aksine bir yorum hiç şüphesiz ülke kaynaklarının atıl kalmasına yol açıyor. Bir diğer ifade ile, EPDK’nın ileri sürdüğünün aksine ilgili mevzuatta üretim lisansı sahiplerinin üretebileceği maksimum enerji miktarına ilişkin bir sınırlama söz konusu değildir. Üretim miktarının doğal sınırını şebeke kısıtları oluşturmaktadır. Değilse, kurulması için teşvik verdiğiniz üretim santrallerinin üretim miktarını kısıtlamaya çalışmak hukuka uygun olmadığı gibi başka birçok sakıncaları da ihtiva etmektedir.

Diğer yandan, konuyla ilgili olarak EPDK’nın idari yaptırım uygulama yetkisinin olup olmadığı hususu da tartışmalıdır. Zira konuyla ilgili başka birçok ileri sürülebilecek savın yanı sıra, güç aşımı konusu esas itibariyle sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen bir husus olup, Elektrik Piyasası Kanununda açık bir şekilde sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen cezai şartları ve diğer yaptırımları uygulamak noktasında münhasıran TEİAŞ yetkili kılınmıştır. Nitekim, EPDK’nın hakkında soruşturma açtığı şirketlerin hemen hemen hepsi zaten gerekli yaptırımlara TEİAŞ tarafından maruz kalmıştır.

Lisanssız elektrik üretenlerin 1 MW’ın üstündeki üretimlerine ilişkin olarak yapılan idari işlemlerden, sistem kullanım bedelleri başta olmak üzere tarife düzenlemelerine, başta fiilen ilave kapasite yatırımlarına izin verilmemesiyle başlayan sürecin ilave kapasitelerin YEKDEM kapsamına dahil edilmemesine dönüşmesiyle devam eden süreçte bugün gelinen noktada elektrik üretiminde saatlik güç aşımı nedeniyle uygulana idari yaptırıma (!) kadar elektrik piyasasındaki birçok meselenin arkasında piyasadaki yapısal problemler yer almakta. Bu problemlere bütüncül bir bakış açısı ile yaklaşmaktansa arızi çözümler üretilmeye çalışılması ise, birçok hukuki problemi de ortaya çıkarıyor. Bakalım, burada değindiğimiz ve değin(e)mediğimiz birçok açıdan hukuka uygun olmadığını düşündüğümüz, EPDK’nın saatlik olarak gerçekleştirilebilecek azami üretim miktarının aşılarak mevzuata aykırı şekilde fazladan gelir elde edildiği iddiasıyla YEKDEM kapsamında yer almış onlarca elektrik üretim şirketine soruşturma açarak idari yaptırım uygulaması ve geri iade edilmesi gerektiğini ileri sürdüğü bedellere ilişkin hesabı, Bağdat’tan dönecek mi?


[1] Ayrıntılı bilgi için Bkz. ARDIYOK Ş., KIL İ. FATİH(2017): Turkey: Functional Transformation Of Domestic Manufacturing Incentives In Renewable Energy Production Erişim için: https://www.mondaq.com/turkey/renewables/657104/functional-transformation-of-domestic-manufacturing-incentives-in-renewable-energy-production

[2] EPDK, Elektrik Piyasası 2020 yılı Piyasa Gelişim Raporu, sy.iv.

[3] EU approves Croatia’s renewable energy auction support mechanism (balkangreenenergynews.com)

Share on Facebook Share on Twitter Share via email Share on LinkedIn
Şimdi kayıt olun
Son blog yazılarımızı e-posta ile alın.
Gönder
azami üretim, bağlantı kapasiteleri, elektrik piyasası, Elektrik Piyasası Kanunu, enerji hukuku, EPDK, EPİAŞ, güç aşımı, idari yaptırım, kapasite artışları, kolluk, lisanssız üretim, ruhsat, YEKDEM, yenilenebilir enerji
Şahin Ardıyok

Şahin Ardıyok

Şahin Ardıyok büromuzda Regülasyon ve Rekabet Hukuku Grubu liderliğini yürütmektedir. Rekabet hukuku, regülasyonlar (ekonomik kamu hukuku), enerji hukuku, telekomünikasyon hukuku, kişisel verilerin korunması, kamu özel işbirliği (PPP) projeleri ve ithalatta haksız rekabet konuları ile ilgili büyük bilgi birikimi ve uygulama tecrübesi bulunmaktadır. Şahin Ardıyok büyük ulusal firmaları ve çokuluslu şirketleri, kamu kurumlarını ve sivil toplum örgütlerini pek çok Rekabet Kurulu soruşturması, birleşme/devralma bildirimleri, regülasyon projeleri, iptal davaları, anti-damping soruşturmaları ve PPP projelerinde temsil etmiş ve danışmanlık sunmuştur. 20 seneyi aşkın tecrübeye sahip olan Şahin Ardıyok, rekabet ve düzenlemeye tabi endüstrilere yönelik konferanslara ve sempozyumlara konuşmacı olarak katılmakta; rekabet hukuku ve regülasyonun yanı sıra hukuk ve ekonomi hakkında akademik çalışma yürütmektedir. Bu alanlara yönelik yayınlaşmış birçok kitabı ve makalesi bulunan Ardıyok, Bilkent Üniversitesinde “Ekonomik Regülasyon ve Hukuk” ile “Enerji Hukuku ve Politikası” derslerini vermektedir.

Bütün makaleler Tam biyografi

Ilker Fatih Kıl

Ilker Fatih Kıl

İlker Fatih Kıl firmamızda kıdemli danışman olarak görev almaktadır. Ağırlıklı olarak enerji, doğal kaynaklar ve maden sektörlerinde regülasyonlar, kamu politikaları, ticaret, WTO, gümrük, çevre ve doğal kaynaklar, dava ve uyuşmazlık çözümü ile birleşme ve devralma alanlarında danışmanlık vermektedir. Firmamıza katılmadan önce Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nda görev yapan İlker Fatih, Türk ve çok uluslu firmalara ve enerji piyasasında faaliyet gösteren firmalara ve kişilere, özellikle küreselleşme ve temel stratejiler (enerji güvenliği), mevzuata aykırılıkların tespiti halinde idari yaptırım uygulama, denetim ve idari yaptırımlara ilişkin çeşitli eğitim faaliyetleri ve enerji sektörüne ilişkin ikincil mevzuat hazırlama çalışmaları, rekabet hukuku, uluslararası küresel enerji güvenliği, enerji politikaları, uluslararası ticaret hukuku, petrol ve doğalgaz hukuku, doğal kaynaklar hukuku, uluslararası ticari işlemler hukuku ve sözleşmeler hukuku konularında destek sağlamaktadır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2002 yılında mezun olmuş, Pennstate University, Dickinson School of Law, State College’da yüksek lisansını 2013 yılında tamamlamıştır. Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde doktora çalışmalarına devam etmekte olan İlker Fatih akıcı olarak İngilizce konuşmaktadır.

Bütün makaleler Tam biyografi

İLGILI MAKALELER

  • Enerji

Enerji Kanunlarımızı Yeniledik, Peki Ya Politikalarımız?

Yazar Şahin Ardıyok, Ilker Fatih Kıl, and Hazar Başar
  • Enerji
  • Otomotiv

Elektrikli Araç Şarj İstasyonları Mevzuatına Kavuştu!

Yazar Şahin Ardıyok and Ilker Fatih Kıl
  • Enerji

Mavi Vatan’da Yeni Fırsatlar: Deniz üstü (Offshore) Rüzgar Santralleri

Yazar Ilker Fatih Kıl

Balcıoğlu Selçuk Ardıyok Keki Avukatlık Ortaklığı

Balcıoğlu Selçuk Ardıyok Keki Avukatlık Ortaklığı (“BASEAK”) İstanbul’da kurulmuş, hukukun tüm alanlarında hizmet vermekte olan bir hukuk bürosudur. 2007’den beri müvekkillerimize Türkiye’de yürüttükleri faaliyetlerinde ve büyüme planlarında titiz ve güvenilir hukuki çözümler sunmaktayız.

Özel kişilerden, girişimcilere, kuruluş aşamasındaki küçük şirketlerden, devlet kuruluşlarına, orta ve büyük ölçekli özel ve halka açık şirketlerden uluslararası ve küresel holdinglere varıncaya kadar her ölçekten şirketin hukuki ihtiyaçlarına yönelik hizmet vermekteyiz.

Şimdi kayıt olun

Blog yazılarımızı e-posta ile alın.

Kayıt ol

Kategori̇ler

  • Bankacılık
  • Birleşme ve Devralma ve Ortak Girişim
  • Diğer Endüstriler
  • Enerji
  • Genel
  • Hakim Durumun Kötüye Kullanılması
  • Hızlı Tüketim Malları
  • İdare Hukuku
  • Ilac ve Sağlık
  • Kişisel Verilerin Korunması
  • Muafiyet ve Menfi Tespit
  • Otomotiv
  • Pişmanlık Uygulamaları
  • Regülasyonlar
  • Rekabet Hukuku
  • Rekabet İktisadı
  • Rekabet Uyum Programı
  • Rekabete Aykırı Anlaşmalar
  • Telekomünikasyon, Teknoloji ve Medya
  • Uluslararası Ticaret
  • Usul Kuralları ve Cezalar
  • Yerinde İncelemeler

© 2023 Dentons

  • © BASEAK 2023
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım Kuralları